Gelişen teknoloji ve tıbbın ilerlemesi ile birlikte sağlık alanında birçok yenilik yaşamımıza girmiş olsa da, bu alandaki dolandırıcılıklar da bir o kadar artış göstermektedir. Son günlerde yaşanan bir olay, tıbbın güvenilirliğine büyük bir sarsıntı yaşattı. Adana’da yaşayan bir kadının sahte bir doktor tarafından gerçekleştirdiği kalp ameliyatının ardından 7 hastanın hayatını kaybetmesi, hem kamuyu hem de sağlık camiasını derinden etkiledi. Bu olay, sahtecilik ve dolandırıcılığın sağlık sektöründe ne kadar büyük bir risk taşıdığını gözler önüne serdi.
Olayda, sahte doktor olarak tanınan kişinin Türkiye’nin 50 farklı ilinde faaliyet gösterdiği iddia ediliyor. İlgili kişide gerçek bir tıp diploması olmamasına rağmen, hastalarını nasıl ikna ettiği ve korkutucu bir güven ortamı yarattığı üzerine çeşitli spekülasyonlar var. İlk belirlemelere göre, bu sahte doktor hastaların ilk muayene aşamasında kendisini işinde uzman bir kalp cerrahı olarak tanıtarak, daha sonra onların ameliyat sürecini üstlenmiş. Hasta yakınları, bu kişinin maddi olarak sağladığı kolaylıklar ve kendine güven veren tavırları nedeniyle adeta hipnotize olduklarını belirtiyor. Geçmişte eğitim almadığı halde, bir doktor gibi hareket edebilmesi, dolandırıcılığının ne kadar becerikli olduğunu gözler önüne seriyor.
Bu trajik olay sonrası yetkililer hızlı bir şekilde harekete geçti. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında sahte doktorun yakalanması için geniş çaplı bir operasyon düzenlendi. Ancak bu süreçte kaybedilen 7 hayat, tıbbın güvenilirliği konusundaki endişeleri artırdı. Sadece adli süreçle kalmayan bu durum, toplumdaki sağlık algısını da sorgulama noktasına getirdi. İnsanların güvenli bir sağlık hizmetine erişimi konusunda daha fazla önlem alınması gerektiği düşünülüyor. Sağlık Bakanlığı, sahte doktorların insan hayatlarını tehlikeye atan eylemlerine karşı daha sıkı denetim mekanizmaları oluşturulacağına dair açıklamalarda bulundu.
Yaşanan bu tür olaylar, sağlık sektöründeki düzenlemeleri ihmal edecek kadar tehlikeli bir duruma sokmaktadır. Yetkililerin bir an önce harekete geçerek toplumu bilinçlendirmesi ve bu tür dolandırıcılıkların önüne geçmesi gerekmektedir. Zira, güvenlik ve kalite kontrol mekanizmaları oluşturulmadığı sürece, bu tür olayların bir daha yaşanması kaçınılmaz görünüyor. Hastaların ve yakınlarının bu tür dolandırıcılık faaliyetlerine karşı daha dikkatli olmaları ve sağlık hizmeti alacakları yerleri mutlaka sorgulayıp araştırmaları gerektiği de tekrar hatırlatılmalıdır. Sağlık, herkes için bir nebze de olsa güvenli bir alan olmalıdır.