Gazze'de sağlık durumu giderek kötüleşirken, ilaç ve tıbbi malzeme ihtiyacı görülmemiş bir seviyeye ulaştı. Savaşın yarattığı yıkım, koronavirüs pandemisi ve süregelen abluka, bölgedeki sağlık sistemini iflasın eşiğine getirdi. Kısacası, Gazze'deki hastalar için gereken tedavi ve ilaç, artık hayati bir gereksinim olmaktan çıkıp "denizde bir damla" haline dönüştü.
Birleşmiş Milletler verilerine göre, Gazze'de mevcut ilaçların yalnızca %30'u temin edilebiliyor. Sağlık Bakanlığı, hastanelerin ve sağlık merkezlerinin stoklarının hızla eridiğini ve yeni ilaç alımları için yeterli finansman bulmanın giderek zorlaştığını bildiriyor. Bu durum, özellikle kronik hastalıklara sahip bireyler için tehlikeli bir hal alıyor. Diyabet, kalp hastalıkları ve kanser gibi durumlardan muzdarip hastalar, her geçen gün daha fazla risk altında kalıyorlar.
Gazze'deki ilaç krizi, sadece yerel halkı değil, uluslararası toplumu da derinden etkiliyor. Birçok sivil toplum kuruluşu, yardımlarını Gazze'ye yönlendirmek için yoğun çaba sarf ediyor. Ancak, sınırlar üzerindeki kısıtlamalar ve politik engeller, yardımların ulaştırılmasında ciddi gecikmelere neden oluyor. Şu anki duruma uygun acil yardım planları oluşturulmazsa, Gazze halkının sağlık durumu daha da kötüleşecek. Sağlık uzmanları, uluslararası toplumun bu soruna dikkate alması ve yardım sağlaması gerektiğini vurguluyor.
Gazze'deki sağlık krizi, sadece ilaç yetersizliği ile sınırlı kalmıyor. Sıyah sıvı atıklarıyla kirlenen su kaynakları, bölgede kamu sağlığını daha da tehdit ediyor. Bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkma olasılığı, hastanelerin artan yükü ile birleşince, durum oldukça tehlikeli hale geliyor. Sağlık çalışanları, haftalarca süren yoğun mesainin ardından tükenmişlik belirtileri gösteriyorlar. Her gün yeni hasta kabul eden hastaneler, sağlık hizmetlerini vermekte büyük güçlük çekiyor.
Sonuç olarak, Gazze'de yaşanan ilaç kıtlığı durumu, yalnızca bir sağlık sorunu değil, aynı zamanda bir insan hakları ihlali olarak da değerlendirilmeli. Sağlık hizmetlerine erişim, temel bir haktır ve bu hakkın hiçe sayılması kabul edilemez. Uluslararası toplumun harekete geçmesi, hem Gazze'deki sağlık sistemini yeniden canlandırmak hem de yaşam hakkını korumak adına büyük önem taşıyor.
Bu zor günlerde, herkesin bir araya gelerek dayanışma göstermesi gerekiyor. Öncelikle, yerel halkın ihtiyaçlarına duyarlı olunmalı ve onların sesi daha yüksek duyurulmalıdır. Bu krizi çözmek için atılan her adım, Gazze halkının yeniden hayata tutunmasını sağlayabilir. Sağlık sisteminin güçlendirilmesi ve etkili bir yardımlaşma sürecinin başlatılması, Gazze'deki bu dramı sona erdirebilir.
Unutulmamalıdır ki, sadece "denizde bir damla" ilaç değil, hemen hemen her alanda destek ihtiyacı var. Bu nedenle, Gazze’nin yaşadığı bu zor günlere dikkate almalı ve hem bireysel hem de toplumsal düzeyde farkındalık oluşturmalıyız. Sağlık, sadece bireysel bir mesele değil, toplumsal bir sorundur.