2024 yılı, Avrupa’da kızamık vakalarının artış gösterme riski ile dikkat çekiyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), bu yıl yapılacak sağlık değerlendirmeleri çerçevesinde, 2024'te kıtanın çeşitli bölgelerinde 27 yıl aradan sonra en yüksek kızamık vakasının görülebileceği konusunda uyarılarda bulundu. Kızamık, son derece bulaşıcı bir viral hastalık olup, özellikle aşılanmayan toplum kesimlerinde ciddi tehdit oluşturmakta. DSÖ’nün verilerine göre, son yıllarda aşı karşıtlığının artması, bağışıklık sisteminin zayıflaması ve sağlık sistemleri üzerindeki stres, kızamık vakalarının yükselmesine neden olmaktadır.
Kızamık, sordum virüsünün sebep olduğu son derece bulaşıcı bir hastalıktır. Belirtileri arasında yüksek ateş, kuru öksürük, burun akıntısı, boğaz ağrısı ve ciltte döküntüler yer almaktadır. Bir kişi hasta olduğunda, virüsü havadaki damlacıklarla başkalarına bulaştırabilir. Kızamık, aşı ile önlenebilen bir hastalık olmasına rağmen, bu yıl Avrupa’da yaşanan aşı yetersizliği ve bazı bölgelerdeki aşılama oranlarının düşmesi endişe verici bir tablo ortaya koyuyor.
DSÖ, özellikle doğu Avrupa ülkelerinde aşı oranlarının kritik seviyelere düştüğünü bildirmiştir. 2023 verilerine göre, bazı ülkelerde aşılanma oranları %80'lere kadar gerilemiştir. Hal böyleyken, kızamık gibi son derece bulaşıcı bir hastalığın yayılma riski de doğal olarak artmaktadır. Sağlık uzmanları, toplumda bağışıklık oranının düşük kalması halinde, hastalığın kontrol altına alınmasının imkânsız hale geleceğine dikkat çekiyor.
Aşı karşıtlığı, günümüzde sağlık sistemini tehdit eden en önemli faktörlerden biri haline gelmiştir. İnternet ve sosyal medya üzerinden yayılan yanlış bilgiler, halk arasında aşıya yönelik güvensizliği artırmakta. Bazı bireyler, aşıların yan etkileri konusunda yaygın yanlış bilgilere itibar ederek çocuklarını aşılatmamaktadır. Bu durum, toplum bağışıklığını zayıflatmakta ve bulaşıcı hastalıkların baş göstermesine zemin hazırlamaktadır.
Özellikle pandeminin getirdiği belirsizlikler ve insanların sağlık sistemine olan güveninin sarsılması, aşı oranlarının düşmesine yol açmıştır. Sağlık otoriteleri, halkı aşıların faydaları konusunda bilgilendirmek için çeşitli kampanyalar düzenlemekte, fakat bu çabalar yeterli olmamaktadır. Aşı karşıtlığı ile mücadelenin, yalnızca sağlık sektörünün değil, tüm toplumun ortak sorunu olması gerektiği vurgulanmaktadır.
DSÖ, aşılanma oranlarını artırmak için acil önlemler alınmasını önermektedir. Yerel yönetimlerin, toplumu bilinçlendirme amacıyla eğitim programları düzenlemesi, sağlık çalışanlarının bu konuda daha aktif rol alması ve tıbbi bilgi paylaşımının artırılması gerektiği belirtilmektedir. Ayrıca, aileler ve eğitim kurumları arasında iş birliği sağlanarak çocukların aşılanmasında daha fazla destek verilmesi hedeflenmektedir.
Sonuç olarak, Avrupa'da kıyamet senaryoları olarak görülen kızamık vakalarında artış, aslında toplumlar için alınması gereken dersleri de beraberinde getirmekte. Toplumsal bağışıklığın sağlanabilmesi için aşılamanın önemi bir kez daha vurgulanıyor. Kızamık ile ilgili endişelerin giderilmesi ve aşı oranlarının artırılması, hem bireylerin hem de toplum sağlığının korunması açısından son derece kritik bir öneme sahip. Ayrıca, sağlık makamlarının bu tür durumlara karşı hazırlıklı olmaları, kriz anlarında hızlı müdahale edebilmeleri için de gereklidir.
Özetle, Avrupa'da 2024 yılında beklenen yüksek kızamık vaka sayısı, sağlık otoriteleri açısından alarm zilleri çaldırmakta. Aşının sağladığı koruma ile bu tehlikenin önlenmesi mümkün, yeter ki toplum, bilinçlenme ve aşı olma konusunda gerekli adımları atabilsin.